20 Mayıs 2009 Çarşamba

murat uyurkulak'la konuşmak (prelude)


       "Bilirim, kapışılmaz. Şıpınişi bir tarza oturtulabilecek, önceleyeni saptanabilecek bir roman değil, elimdeki. Yazarı da ortaya çıkıp romanını anlatmaya kalkışmayacak besbelli. Ama bu romanın beni neden bu kadar heyecanlandırdığını, okuduğum andan itibaren neden o romanla yatıp o romanla kalktığımı anlatmaya çalışmalıyım belki de. Böylesine koyu bir anlatı, kendi özel ışığını kendi yaratıyor, desem yeterli olur mu? Türkçe'ye olan aşkımdan söz etsem? Bu romanı okurken Türkçe'nin engin imkânları karşısında bir kez daha içim ışıdı desem? Böyle bir dil, böyle bir anlatı yaratılabiliyorsa, bu dünyada kalmakta yarar var, desem çok mu abartılı kaçar? Varsın, kaçsın. Yakın geçmişine kıçını dönmüş, ağzını umuda açmış oturan insanlara kendi havai fişekler patlatan dilini armağan eden, böylesine tenezzülsüz bir edebiyatçıya az bile. 
       
Tol, bize her şeyin parçalanabilirliğini hissettirdiği için, çok güçlü bir roman. Yazmanın, yaratmanın, varolmanın şehvetini hissettirdiği için. Siyasi çalkantı dönemlerini siyasetin kekeme lehçesine bir an olsun bulaşmadan yaşatabildiği için. Hiçbir çıkış yolu göstermediği, hayatı yolculuğun kendisi olarak yansıtabildiği için. " 

böyle yazmış yıldırım türker, ta 6buçuk sene önce, 3 Kasım 2002 radikal 2'sinde. türker'e bunları yazdıran adama soracağınız bir şeyler var mı?

4 yorum:

Damlo dedi ki...

tol ve har'a bayılır okur okutturmak için hedaye alırım. bu üçüncü işaret bu yüzden takibe alıorum ben biloğunuzu :)

inesis. dedi ki...

yaşasın takibe alınmak! =)

Damlo dedi ki...

ama sen canevimden vurdun 3 kere :D

oneironette dedi ki...

yaa nooldu bu görüşme? yazısı, sesi, duyguları? önceden heyecanlandırmak var, sonradan paylaşmak yok mu :)