17 Mayıs 2009 Pazar

"nasıl hocalar oluruz" kolektifi

şimdi bu blogun kayıtlı "bir elin parmakları ve biraz daha fazlası" yazarları arasında, sevi dışında hepimizin az ya da çok, öyle ya da böyle akademik geleceklerimiz olacak. ("yok benim olmayacak ben belgeselci olcam" diyen arkadaşa burdan sesleniyorum, şimdi olmazsan sonra olursun, biz bekleriz.) bu akademik geleceğin önemli bir kısmı da, derste olma halini içeriyor. sınıfta öğrenci karşısında olma, kürsüde olma, sınav yapma, paper okuma vs... hatta sanırım benim dışımda (ve sevi dışında) herkesin bu tecrübeyi az biraz tatmışlığı var, tiey'lik yollarında.

işbu yazı, geride bıraktığımız öğrencilik (ve tiey'lik) tecrübelerinden, yapma şeklini beğendiğimiz hocalardan, yapma şeklinden nefret ettiğimiz hocalardan, sevdiğimiz-sevmediğimiz derslerden falan elimizde kalanlarla, bizim nasıl "iyi" olabileceğimizi kolektif biçimde ortaya dökeceğimiz bir şey olsun istiyorum. hatta mesela kıyıda köşede kalmış okuma notları bile verilebilir sanki.

"kolektif" dedim, değil mi? yanlış söylemişim, "sadece ben yazayım ben okuyayım" demek istemiştim aslında, kısmet...

not: tüm yazarlar "edit" teknolojisine sahipler, bu yazıyı yeni şeylerle desteklemek mümkün.
not 2: kendimden bahsediyorum yani tüm yazarlar derken...


response paper meselesi

asla ve asla "her hafta" olmamalı. bir yerden sonra sadece efor testine dönüşüyor. bir insanın bir dersteki tüm konular hakkında, response yazacak kadar eleştirel ve konuya dahil olabilmesine imkan yok (varsa da istisnadır, yeminlen). mesela 12 haftaysa bir dönem, 6 tane, illa ısrar ediyosan 8 tane paper zorunlu olmalı, daha çok değil kesinlikle. isteyen yazsın, alsın ekstra puanlarını, yorumlarını, sen de "inek" de arkasından ama rica ediyorum zorunda bırakma geleceğin hocası. -varolmayan

asla ve asla "papersız" da olmamalı bir ders. sunum yapalım, muhabbet edelim, herkes okusun, devrim olsun, dünya barışı, çiçek böcek, olmuyor pek.. yazmak lazım, yazmak güzel şey, yazdıkça düşünüyor insan. bir de üniversite de olsa öğrenciyiz, zihniyet zor değişen birşey, yazman gerekmiyorsa okumazsın herşeyi. iki okuyan dersi götürür ama ders seni götürmez. öğrenci ağzından oldu bu yine, neyse mesaj şu: abartılmadığı takdirde response paper iyi birşey, makul (tabiri caiz olmayabilir ama, "ele gelecek göz yormayacak") uzunlukta ve sıklıkta. - oneiro

bilirim siz ne cinsiniz, vardir elinizde bir sema (scheme) ona gore paperlari bicip dikmektesiniz (bazan da dikip bicmekteyiz). ama hic yazdiginiz paper hakkinda bir de sozlu sinav verdiniz mi? bir de bunu denemelisiniz. dusuncelerimizi somutlasitirirken belki yazinin kendisinden degil ama yazi yazma bicimlerinin tekniklerinden kaynaklanan bir sekilendirmeye gidiyoruz. bazen ne dedigimiz degil nasil dedigimiz one cikiyor. en son ne zaman geri donup paperinizi okuyup cok anlamli bir cumlenin altini cizdiniz? dahasi her paperi yazarken radikal dusuncelerinizi verme niyetinde mi, yoksa bilgi eksikliginizi gizleme derdinde miydiniz? hepimiz bu konularda basariliyiz evet ama nereye kadar. bence sozlu sinav dedikleri (ama aslinda sadece yetersizligimizle yuzlesmeyi olumlandiran deneme sekli ) paper ya da sinava ek olarak cok daha uretmeyi tesvik edici olabilir. onlardanbiri

bir de first draft, nam-ı diğer birinci taslak (ama plan, müsvedde gibi değil, son halinin ilk hali gibi) faideli olabiliyor. özellikle de yakın okuma yapan, yorum ve eleştiri yazmaya üşenmeyen bir hoca ile çalışılırsa.. paper tamamlanıp kendisine olanca yabancılaşıldıktan sonra 1 hafta dinlenmeye bırakılır, sonra gelen yorumlar ışığında bir daha okunup sindirilir, cilalanır, uzayıp da bitemeyen, devrilip de toparlanamayan cümleler adam edilir, sonra gerekirse onlardanbiri'nin önerdiği sözlüye girilebilir. ikinehir ve benim gibi yazdıktan sonra koşarak kaçan insanlar için hem ilginç bir yüzleşme hem de verimli bir süreç olabilir/olmuşluğu vardır. - oneiro

-dipnot/referans meselesi
yani çok açık, hatta biraz yuh. okuma pakedi hazırlamak, iyi, güzel, hoş, ama dipnotu kitap arkasında olan makalelerin dipnotlarını dahil etmezsen okumalara, adamın/kadının söylediklerinin yarısını dışarıda bırakmış olmuyor musun sevgili geleceğin hocası? oluyorsun, o yüzden lütfen dikkat biraz, küfür ettirme arkandan öğrencilerine. -varolmayan

4 yorum:

inesis. dedi ki...

lisya'yı da seviyormuşum, ama varolan bir yazıya üç satır yazıp, yazdığı şeyi böyle bi keçeli kalemle belirtmezse, zor anlarız ki onun yazdığını, di mi?

evet, paper kesinlikle olmalı tabii ki.

ikinehir dedi ki...

vallahi de sözlü pek süper fikir aslında, mümkünse eklenmeli diye düşünüyorum. bir kere bir hocam yapmıştı, hoş bir deneyimdi. zor, kaçışı yok çünkü, ama acayip. bir de sevgili onlardanbiri, en azon hangi paperınıza dönüp de altını çizdiniz dedin de benim içime bir derttir saldın. o ne ya, eşyanın doğasına aykırı? paperlarımı teslim edip arkama bakmadan kaçıyorum yıllardır. tarih bana hesap sorarsa merhametli olsun.

inesis. dedi ki...

n., senin de edit'in yok muydu yazının içinde? sen mi sildin, yanlışlıkla biz mi sildik yeni editler girerken?

ikinehir dedi ki...

daha da yazmam buraya!

:)